Hatay’da Art Arda Meydana Gelen Depremler Endişelendirdi

Hatay’daki depremler nasıl bir mesaj veriyor? Uzman isim o faya dikkat çekerek uyardı: ‘Beni korkutuyor, mutlaka bir gün kırılacak’

Uzmanlardan Kritik Uyarı: Ölü Deniz Fayı Çok Dikkatli İzlenmeli

Hatay’da art arda kaydedilen sismik hareketlilik, 2023’ün yıkıcı depremlerinin ardından tedirginliği yeniden artırdı. Bölgede önce 4,2, ardından da 4 büyüklüğünde iki ayrı deprem meydana geldi. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), son depremin Hassa ilçesinde yerin 7,41 kilometre derinliğinde gerçekleştiğini duyurdu. Jeoloji Profesörü Süleyman Pampal, bu sarsıntıların önemli bir mesaj taşıdığını belirterek, “Bu iki deprem daha büyük bir deprem öncesinde görülebilen orta büyüklükte depremler olarak değerlendirilebilir ya da uzun süre devam eden artçı sarsıntılar şeklinde de yorumlanabilir” dedi.

Hatay’ın jeolojik olarak Arap, Afrika ve Anadolu levhalarının kesişim noktasında bulunduğunu vurgulayan Pampal, bölgenin Türkiye’de en sık depreme sahne olan ve en fazla can kaybının yaşandığı yer olduğuna dikkat çekti. Özellikle Ölü Deniz Fay Hattı’na ilişkin kritik uyarılarda bulunan profesör, “6 Şubat’ta Doğu Anadolu Fayı’nın ilgili bölümü kırıldı. Ancak Ölü Deniz Fayı bu süreçte kırılmadı. Bu fay, kuzeyden yüklenen stresin etkisiyle kırılmaya başladığı takdirde, bu kırılma Kızıldeniz’e kadar uzanabilir. Bu nedenle bu fayın çok dikkatli bir şekilde izlenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. Pampal, “Açıkçası ben korkuyorum. Ölü Deniz Fayı illa ki bir gün kırılacak” diyerek sözlerini tamamladı.

Bölgenin tarihsel deprem kayıtlarının da endişe verici olduğunu söyleyen Prof. Dr. Pampal, geçmişte yaşanan ve “küçük kıyamet” olarak adlandırılan depremlerin büyüklüğünün günümüz ölçeğiyle 7-8 civarında olduğunu aktardı. MS 245 yılındaki depremin 200-300 bin can kaybına yol açtığını belirten Pampal, 1822 ve 1872’de de benzer büyüklükte yıkıcı depremlerin kayıtlara geçtiğini hatırlattı. Tüm bu veriler, Hatay ve çevresinin tarih boyunca yüksek sismik risk altında olduğunu ve bu gerçeğin asla göz ardı edilmemesi gerektiğini ortaya koyuyor.