Miras ve Usul Tartışmaları Davayı Karmaşıklaştırıyor
Antalya’nın Meltem, Bahçelievler ve Konyaaltı Beach Park bölgelerini kapsayan 2.4 milyon metrekarelik arazi üzerindeki mülkiyet davası, 1958’den bu yana devam ediyor. Kadastro Mahkemesi’nin 2006’daki tescil kararı sonrası ortaya çıkan yeni mirasçı iddiaları, davayı daha da karmaşık hale getirdi. Süreç, bazı hakimlerin şikayet edilmesine ve yargılanmasına yol açtı. Davanın taraflarından avukat Necati Yılmaz, temel sorunun usule ilişkin olduğunu belirterek, “Esas mevzu, aslında bu yersiz bir dava” dedi. Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 375’inci maddesine atıfta bulunarak, “O verasetin iptaline karar verilecek, karar kesinleşecek, ondan sonra yargılamanın iadesini isteyebilirsiniz” şeklindeki hükmü hatırlattı. Ancak kendisinin de temsil ettiği mirasçılar adına yürüttüğü mücadelede, bu koşul oluşmadan erken açılan bir dava olduğunu savundu.
Hakim Değişiklikleri ve Suç Duyuruları
Avukat Necati Yılmaz, süreçte yaşananları anlatırken, Kadastro Mahkemesi’ndeki yargılama iadesi taleplerinin başlangıçta reddedildiğini, sonrasında göreve gelen farklı hakimlere aynı usuli itirazları ilettiklerini aktardı. HMK 379’uncu maddeye göre koşullar oluşmadan açılan davaların usulden reddedilmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, “Siz de lütfen usulden reddine karar verin dedik. BAM 8’inci Hukuk Dairesi kabul etmedi” ifadelerini kullandı. Bu ret kararı üzerine, 2019 yılı Şubat ayında dosyaya bakan üç hakim hakkında HSK’ya suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı. Bu duyuru sonrası sürecin hızlandığını belirten Yılmaz, “4 ayda 4 duruşma yapılarak davanın HMK 379 uyarınca usulden reddine karar verildi” diye ekledi.
Üst Mahkeme Kararları ve Etik Tartışmaları
Ancak usulden red kararı da kesin bir çözüm getirmedi. Avukat Yılmaz, 2019’daki bu kararın BAM 8’inci Hukuk Dairesi tarafından usul nedenleriyle iki kez geri gönderildiğini, nihayetinde 2023’te Kadastro Mahkemesi’nde tekrar reddedildiğini anlattı. Üst mahkemenin, “Bu davanın sonucunu bekleyin” diyerek davanın sadece açılmış olmasını yeterli görmesini eleştirdi. Bir diğer önemli tartışma konusu ise, yerel mahkemede davaya bakan bir hakimin aynı dosyanın istinaf incelemesinde de yer alması oldu. Yılmaz, bu durumun hem hukuken hem de etik açıdan sorunlu olduğunu savunarak, “Yerel mahkemedeki bir dosyaya bakan hakimin üst mahkemede bu dosyanın istinaf yahut temyiz incelemesine katılması doğru değildir” dedi.
Tazminat Davası ve Yargıtay Beklentisi
Yaşanan süreçte hakimlerin hukuki sorumluluğuna dikkat çeken avukat Yılmaz, HMK’nın 46’ncı maddesine atıfta bulundu. Bu maddeye göre, açık kanun hükmüne aykırı hareket eden hakimin hukuken sorumlu olduğunu ve bu sorumluluğun Adalet Bakanlığı’na ait bulunduğunu ifade etti. Bu gerekçeyle, karara katılan başkan ve iki üye hakim nedeniyle Adalet Bakanlığı aleyhine Yargıtay 8’inci Hukuk Dairesi’nde tazminat davası açtıklarını duyurdu. Yılmaz, bu davayı sadece tazminat almak için değil, asıl amacın dosyanın nihai çözüm mercii olan Yargıtay’ın önüne gitmesini sağlamak olduğunu vurguladı: “Yargıtay’ın önüne gittiğinde bu dosyanın çözüleceğini biliyoruz.” Ayrıca, söz konusu hakimler hakkında görevi kötüye kullanma iddiasıyla HSK’ya yapılan suç duyurusunun da devam ettiğini sözlerine ekledi.
