İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ramazan Erhan Güllü, Kapitülasyonların kesin olarak kaldırılması ve ‘Ermeni yurdu’ taleplerinin asla kabul edilmemesi konularında taviz vermeyeceklerini belirtti. İsmet Paşa ise Türkiye’nin azınlıklar konusundaki tutumunu vurgulayarak, Müslüman azınlıkları tanımayacaklarını ve gayrimüslimlerle ilgili olarak da Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşananlara benzer müdahaleleri kabul etmeyeceklerini dile getirdi. İsmet Paşa’ya göre Türkiye’deki millet anlayışı dini esasları içerdiği için, azınlıkları tanımlamak Türkiye için ayrışmaya yol açacaktı. Sonuçta Türkiye’nin tanımı kabul edildi ve sadece gayrimüslimler azınlık statüsünde kaldı.
Dışişleri Bakanlığı’ndan Doç. Dr. Yücel Güçlü, Ermenilerin olası bir Ermeni yurdu olarak Çukurova’da Ceyhan ve Fırat nehirleri arasında Kozan’dan Elbistan’a uzanan bir bölgeden bahsettiklerini söyledi. İsmet Paşa ise özel görüşmelerinde ‘Ermeni yurdu’ meselesinde ısrarın konferansı tehlikeye atacağını açıkça belirtti. Türk Baş Delegesi, bir diplomat yerine bir asker gibi tavır alarak, Türkiye’den herhangi bir toprak parçasının ‘Ermeni yurdu’ olarak koparılmasının sadece savaş durumunda mümkün olabileceğini ifade etti.
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi’nden Dr. Coşkun Türkan, Müttefik Devletler’in Türkiye’de dini hukuk sisteminin uygulandığı iddiasıyla etkinliklerine devam etmek istediklerini belirtti. Bu durumun Türk hukuk sisteminin yeterince laik olmadığı düşüncesini doğurduğunu vurgulayan Müttefik Devletler, ulus devlet anlayışıyla uyumlu olmayan çoklu hukuk sisteminin savunucusu oldular. Buna karşılık Türk heyeti, hukuk reformları ve laikleşme adımlarının Türk hukukunu ulus devlet anlayışıyla uyumlu hale getirdiğini ileri sürerek bu iddiaları çürütmeye çalıştı. Bu tartışmalar, Türk hukukunun ulus devlet yapısıyla uyumlu hale getirilmesi ve laikleşmesinin önemini ortaya koydu.
Kastamonu Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, Lozan Antlaşması’nın Türkiye’nin bağımsızlığını, egemenliğini ve uluslararası alanda mevcudiyetini tescilleyen bir belge olduğunu belirtti. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına göre Lozan, Türkiye için bir tapu senedi niteliği taşımaktadır. Lozan, Türk hukukunun ulus devlet yapısıyla uyumlu hale getirilmesi ve demokratikleşme çabalarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nden Doç. Dr. Bengül Bolat, 1950’lerden itibaren çok partili hayatın Lozan söylemi üzerinde etkisini gösterdiğini belirtti. 1970’lerde sadece CHP’nin ve İnönü’nün programı olarak algılanan bu süreç, 1980’lerden itibaren Lozan’ın çiğnendiği ve eski bağımlılık günlerine geri dönüldüğü algısıyla birleştirildi. “2000’li yıllar, Lozan başarı mı hezimet mi?” tartışmaları, Lozan ile ilgili program yapılmasının engellenmesi haberleri ve 100 yıl sonra gizli maddelerin açıklanacağı iddiaları, iktidar hükümetleriyle muhalefet arasındaki Lozan söylemleri üzerinden yoğun bir çekişmeye sebep olmaktadır.
Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Necdet Hayta, Osmanlı’nın çekilmesi sonrasında adalardaki durumun Trablusgarp Savaşı ve Balkan Savaşları sırasında önemli ölçüde değiştiğini belirtti. Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan Adaları gibi bazı adalar Türkiye’ye bırakılırken diğer önemli adalar Yunanistan’da kaldı. Yunanistan’da kalan adalar için askerden arındırılmış bir statü öngörüldü.
Milli Savunma Üniversitesi’nden Dr. Müjdat Karagülmez, Türklerin Birinci Dünya Savaşı’ndaki mağlubiyetlerine rağmen kabul etmedikleri ağır bir barış antlaşmasıyla dikte edilenin dışında bir bağımsızlık savaşı yürüterek Lozan’da dikkatleri üzerlerine çektiğini belirtti. Macaristan, topraklarının büyük bir bölümünü kaybetmesiyle Lozan sonuçlarının kendileri için de örnek olabileceğini düşünerek Türkleri takdir etti. Lozan müzakereleri dünya genelinde büyük bir ilgiyle karşılandı.
Londra Üniversitesi’nden Dr. Sebahattin Abdurrahman, Batı Trakya Türklerinin Osmanlı’nın çekilmesi sonrasında bu bölgede varlıklarını sürdüren tek Türk topluluğu olduğunu ifade etti. Türkiye-Yunanistan arasındaki zorunlu mübadeleden muaf tutulan Batı Trakya Türklerinin azınlık statüleri ve hakları Lozan Antlaşması ile belirlendi. Günümüzde Yunanistan tarafından resmi olarak tanınan tek azınlık Müslüman azınlık olarak Batı Trakya Türkleri olarak kabul ediliyor.