İstanbul Üniversitesi Spor Kulübü: Sporcu Yetiştirme Tutkusunda Mali Zorluklarla Mücadele Ediyor

Kadın basketbolunun yetenek avcısı

İstanbul Üniversitesi’nde Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim Dalı’nda araştırmacı olarak görev yapan FUNDA Onar, profesyonel sporcu olma hayallerini kırık bir kol nedeniyle bırakmak zorunda kalmıştır. Ancak basketboldan hiç kopmayan Onar, oyunculuk, antrenörlük ve spor yöneticiliği alanlarında aktif olarak yer almıştır. Onar, yetenekli kız çocuklarını altyapıda yetiştirerek ülkeye iyi sporcular kazandırmak ve kız çocuklarını spora teşvik etmek amacıyla bir ekibin içinde yer almaktadır.

Onar, basketbol geçmişini şu şekilde anlatmaktadır: “Basketbola 1983 yılında başladım ve Beşiktaş’ta genç takımda oynarken kolum kırıldı ve bu nedenle profesyonel basketbol kariyerim sona erdi. Üniversiteye odaklandım ancak spordan hiç ayrılmadım. 1987 yılında İstanbul Üniversitesi’nde biyoloji bölümüne başladım. İstanbul Üniversitesi, bir sporcu için harika bir yerdir. Fakülteler arası müsabakalara katıldım ve aynı zamanda Boğaziçi Spor Kulübü’nde yer aldım.”

Onar, İstanbul Üniversitesi Spor Kulübü’nün tarihçesine de değinmektedir: “1950’lerde hükümet, İTÜ’ye ve İstanbul Üniversitesi’ne ‘Biriniz kadın, biriniz erkek basketbol takımı kurun’ dedi. İstanbul Üniversitesi kadın takımı kurmayı tercih etti. Günümüzde kulüp, hem üniversiteye bağlı bir kamu kuruluşu hem de özerk bir yapıya sahiptir. Başlangıçta sporcular İstanbul Üniversitesi öğrencilerinden oluşurken, kulüp özerkleştikten sonra altyapıya önem verme kararı aldı. Işıl Alben, Nevriye Yılmaz, Meltem Topaloğlu gibi birçok önemli sporcu yetiştirdi ve bir sporcu yetiştirme kurumu haline geldi. İstanbul Üniversitesi’nde 2007 ile 2012 yılları arasında tam 41 farklı branş vardı. Yönetim tamamen akademik insanlardan oluşuyor. Bu nedenle belki de sporcu yetiştirmeyi önemseyen bir kulüp olduk.”

Onar’ın kendi hikayesi ise oyunculuktan antrenörlüğe ve ardından spor yöneticiliğine dönüşmüştür: “Aslında basketbol oynarken yönetici olacağımı hiç düşünmezdim. 1996 yılından bu yana İstanbul Üniversitesi’nde araştırmacı biyolog olarak çalışıyorum. Aynı zamanda basketbol oynuyordum. Bir süre sonra antrenörlük unvanı elde ettim ve erkek takımlarında yardımcı antrenör ve daha sonra antrenör olarak görev yaptım. Daha sonra Spor Birliği’nde müdür yardımcılığı teklif edildi ve zevkle kabul ettim. Spor yapmak ve sporcu yetiştirmek büyük bir tutku. 2008 yılında beyin kanaması geçirdiğimde bile hiçbir zaman sporun dışında olmak istemedim. Spor bana bir virüs gibi bulaştı ve gençlerin ve sporun içinde olmak istedim. Çocuklara “Siz bana iyi geliyorsunuz, sizdeki enerji beni iyileştiriyor” demiştim. Doğruları aktarmak, dürüst olmak ve başarılı sporcular yetiştirmek, güzel bir nesil yetiştirmek için bir tuğla koymak anlamına geliyor.”

İstanbul Üniversitesi Spor Kulübü, altyapıda yetenekli antrenörlerle çalışmaktadır. Milli Eğitim izni alarak tüm okulları gezerek çocukları seçmektedir. Bu çocukları ücretsiz olarak yetiştirmektedir. Bu çocuklar bölgesel liglerde oynayarak tecrübe kazanmakta, daha sonra 1. Lig ve Süper Lig’e geçmektedirler. Sporcular yetiştirerek gelir elde etmek ve tekrar altyapıyı güçlendirmek amacıyla oyuncuları transfer etmektedirler. Ancak 2018 yılından bu yana mali sorunlarla karşı karşıyadırlar. İstanbul Üniversitesi’nin bölünmesi ve diğer zorluklar nedeniyle 3 olan spor salonları tek salona düşmüştür. Pandemi süreci ise işleri daha da zorlaştırmıştır. Gelirler azalmıştır. Bu nedenlerle kulüp, antrenör ücretlerini karşılayamamaktadır ve antrenör sayısı da azalmıştır. Geçen yıl altyapıyı ihmal etmemek için yüzlerce çocuğu seçmek için özel izin alındı. Nevriye Yılmaz gibi önemli basketbolcular da kulübe gönüllü destek vermektedir. Kulüp, sponsor arayışında bulunmaktadır.