İran’ın UNESCO Adayı Mirasında Tarihe Yolculuk
Elbruz Dağları’nın heybetli zirvelerinde yükselen Alamut Kalesi, ziyaretçilerini tarihin derinliklerine uzanan bir yolculuğa davet ediyor. Gazordaşt köyünün yemyeşil vişne ve kiraz bahçelerini geçerek ulaşılan kale, “Kartal Yuvası” adını hak eden görkemiyle kilometrelerce öteden fark ediliyor. UNESCO Dünya Kültürel Miras Listesi’ne aday gösterilen kalede önümüzdeki hafta yapılacak incelemeler öncesi hummalı bir hazırlık sürüyor.
200 metre yüksekliğindeki devasa kaya kütlesi üzerine kurulu kale, yaklaşık 66 katlı bir gökdelene eşdeğer yüksekliğiyle görenleri hayrete düşürüyor. Dört bir yanı sarp uçurumlarla çevrili olan kaleye ulaşmak için binlerce adımlık dik yokuşları ve dar patikaları aşmak gerekiyor. Tarihi kaynaklar, bu doğal savunma sisteminin kaleyi neredeyse fethedilemez kıldığını gösteriyor.
Hasan Sabbah’ın 4 Eylül 1090’da girdiği kale kapısı, 935 yıl sonra hâlâ tarihin izlerini taşıyor. Sabbah’ın 34 yıl boyunca yönettiği bu karargâhtan Musul, Kudüs ve Mısır’a uzanan bir etki ağı oluşturduğu biliniyor. Kalenin stratejik konumu ve mimarisi, su sarnıçları, mahzenler ve gözetleme teraslarıyla dönemin askeri mühendislik harikası olarak kabul ediliyor.
Haşhaşiler olarak anılan grubun lideri Sabbah’ın, fedailerini “sahte cennet” odalarında haşhaş ile etkileyerek ölümüne sadakat sağladığı tarihçiler tarafından aktarılıyor. Moğol Komutanı Hülagu’nun 1256’da kaleyi yerle bir etmesiyle son bulan bu dönem, günümüzde hem tarih meraklılarının hem de macera tutkunlarının ilgisini çekmeye devam ediyor.