E-SPOR, video oyunlarının oynanmasıyla oluşan ve birçok platformun birbirine bağlanmasıyla gerçekleşen bir spor türüdür. Son zamanlarda gençler arasında profesyonel bir meslek olarak popülerleşirken, ebeveynler ise sürekli oyun oynanmasını bağımlılık olarak görüyor. Bunun üzerine İngiltere’deki e-spor organizasyonları, ebeveynlere yönelik eğitim kursları düzenlemeye başladı. Bu kurslar sayesinde ebeveynler, çocuklarının çevrimiçi ortamda güvende kalmasını sağlayacak araçlar hakkında bilgi sahibi oluyorlar. Türkiye’de ise Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından desteklenen projelerle e-sporla ilgili ebeveyn eğitimleri gerçekleştiriliyor.
E-spor, dünya genelinde ve Türkiye’de üniversiteler başta olmak üzere liseler aracılığıyla yaygınlaşan bir ekosisteme sahiptir. Ancak Türkiye E-spor Federasyonu Eğitim Kurul Başkanı ve Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Yasin Nuri Çakır, her oyunun e-spor olarak kabul edilemeyeceğini vurguluyor. Bir oyunun e-spor olarak anılabilmesi için kurumsal bir yapıya sahip olması, adil bir rekabet sistemiyle düzenlenen kupalar, turnuvalar ve elemeler gibi unsurlarla değerlendirilmesi gerekmektedir.
Türkiye’de TESFED’in verilerine göre, 175’ten fazla lisanslı e-spor kulübü ve 13 binden fazla kayıtlı oyuncu bulunmaktadır. Fenerbahçe, Galatasaray, Çaykur Rizespor gibi tanınmış spor kulüpleri yanı sıra 70 üniversitenin de e-spor takımları bulunmaktadır. Ayrıca birçok büyük firma ve banka tarafından desteklenen birçok e-spor takımı da bu listede yer almaktadır.
E-sporla ilgili olarak ailelerin en zor kısmı olduğunu belirten Yasin Nuri Çakır, Amerika’da COPE adlı bir STK’nın temsilcisi olarak ailelerle çok yönlü çalışmalar yaptıklarını ifade ediyor. Ebeveynlere e-sporu anlatmaktan başlayarak, çocuklarıyla iletişimde nasıl bir araç olarak kullanacaklarını anlatıyorlar. E-sporun çocukları hedeflerine ve başarıya yönlendiren bir araç olduğunu, bu konuda sosyolojik ve psikolojik eğitimlerin de önemli olduğunu vurguluyorlar. Ayrıca beden sağlığı konusunun da göz ardı edilmemesi gerektiğini belirterek, ailelerle birlikte bir e-spor disiplini oluşturmaya çalıştıklarını dile getiriyor.
E-sporun bir bağımlılık olduğunu ancak mesleki bir bağımlılık olduğunu belirten Yasin Nuri Çakır, e-sporun esasında iyi anlaşılması gereken bir alan olduğunu söylüyor. Çoğu ailenin çocuğunun e-spor yaptığını belirtirken, çocukların evde veya internet kafede oyun oynayarak e-sporu sadece boş zaman eğlencesi olarak gördüklerini ifade ediyor. E-sporun aslında bir e-spor okuryazarlığı gerektirdiğini belirtiyor.
Ailelerin e-sporla ilgili olarak yapması gerekenler arasında çocukların e-spor kariyerlerinin profesyonel destekle yönlendirilmesi, çocukların yaş gruplarına uygun oyun seçimlerine dikkat edilmesi, e-sporun yeni bir alan olduğunun unutulmaması, ailelerin çocuklarıyla birlikte e-sporu diğer spor dalları gibi yönlendirilmesi, e-sporun sadece oyun oynamaktan daha fazlasını içerdiğinin ve bir kariyer fırsatı olduğunun akılda tutulması yer alıyor. Ayrıca ailelerin e-spor kurumlarıyla işbirliği yapması gerektiği, bu sayede çocuklarını oyun bağımlılığı, anksiyete, obezite, sırt rahatsızlıkları gibi sağlık sorunlarından ve kumar ile yasa dışı bahis gibi tehditlerden uzak tutabilecekleri belirtilmektedir.
Yıldız Teknik Üniversitesi Dijital Oyun Geliştirme ve Dijital Oyunculuk Kulübü Başkanı Kağan Berk Dizdaroğlu, kulüp bünyesinde e-spor etkinlikleri düzenlediklerini ve okul takımlarını oluşturduklarını belirtiyor. “Game night” adını verdikleri etkinliklerde eğlenip antrenman yapmanın yanı sıra farklı bölümlerden 700 üyeleri olduğunu ifade ediyor.
Comanchero Gaming takımının koçu Mustafa “tatum” Merter ise e-sporla ilgilenmenin ailesi için zor olduğunu belirtiyor. Mesleki bir geri dönüş olduğunda ailesinin e-sporu kabul ettiğini söylüyor. Türkiye’de bir öğrencinin asgari ücretten fazla kazanabileceğini, yurtdışında ise aylık 1500-2500 Euro aldıklarını ifade ediyor.
