İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İklim Değişikliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü olan Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, son zamanlarda İstanbul’da yağan yağmurun şehrin kronik su sorununa kalıcı bir çözüm olmadığını belirtti. Ancak, bu yağışların bir nevi geçici bir rahatlama sağlayacağını ifade etti. Prof. Dr. Kadıoğlu ayrıca, İstanbul’un su ihtiyacının taşıma suyla karşılandığını da vurguladı. 1 Ekim tarihinin su yılının başlangıcı olduğunu ve su bütçesinin o tarihte hazırlanması gerektiğini de belirterek şunları söyledi: “Yağmur suyu kullanımına yönelmeliyiz. İstanbul’un su kaynakları gerçek anlamda tükenmiş durumda ve şehir günlük 3.5 milyon metreküp su tüketiyor. Buna rağmen, yağmur yağsa bile bu miktar yetersiz kalır. İstanbul’da yaşayan 20 milyon insanın su ihtiyacını karşılayacak kadar yağmur yağsa dahi, su havzalarının bu talebi karşılaması mümkün değil. Bu sorunun çözümü, yara bandı ile tamamlanamaz; ciddi bir müdahale gerekiyor. Su yönetimi anlayışımızı tamamen değiştirmemiz gerekiyor. Arabaların yıkanması, çimlerin sulanması gibi uygulamalar doğru değildir. Kimse çatısından akan yağmur suyunu biriktirerek aracını bu suyla yıkamayı düşünmüyor. Dünya genelinde, bizim gibi plansız bir su tüketimi yok.”
İstanbul’un su sorunu için kalıcı çözümler bulunmalıdır. Şu anda Bolu’dan Bulgaristan sınırına kadar su taşıyoruz, ancak bu kaynaklarla oradaki insanların da su ihtiyaçlarını karşılamak zorundayız. Havzalar arası su taşıma, gerçek bir çözüm değildir. Yeni, etkili çözümler üretilmelidir. Eğer bu çözümler hayata geçirilmezse, İstanbul’daki su sorunu artacak ve su kesintileri yaşanmaya başlayacaktır. Kişi başına düşen su miktarı azalacak ve su daha pahalı bir hale gelecektir.
1 Ekim tarihinin su yılının başlangıcı olduğunu ve bu tarihte tüm şehirlerin su bütçelerini hazır hale getirmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “Sadece su bütçesi oluşturmak yeterli değildir, aynı zamanda kuraklıkla mücadele planının da hazırlanması önemlidir. Çünkü su bütçesi açık verdiği takdirde otomatik olarak kuraklıkla mücadele planı devreye girmelidir” dedi.
Prof. Dr. Kadıoğlu, su seviyesi kritik seviyelere düştükçe halkın uyarması, su tasarrufu yapılması, çimlerin sulanmaması, havuz sularının kapatılması, araba yıkamanın yasaklanması gibi önlemler alınabileceğini de ifade etti.