CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gezi parkı olayları davasında tutuklu bulunan TİP Milletvekili Can Atalay, Osman Kavala ve Tayfun Kahraman’ı Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde ziyaret etti. Ardından Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevi’nde tutuklu Çiğdem Mater ve Mine Özerden’le de görüştü. Kılıçdaroğlu, bu ziyaretlerin temel gerekçesinin adaletsizlik olduğunu belirterek şunları söyledi: “Bu ülkede açık ve net bir şekilde adalet yok. Halk tarafından seçilen bir milletvekilinin anayasaya, hukuka ve demokrasiye aykırı olarak hapiste tutulması, ciddi bir sorunun varlığını gösterir. Benim görevim ise bu adaletsizliği daha görünür kılmaktır. Bu arkadaşlar belki CHP’ye oy vermemiş olabilir, ancak bir kişi haksızlığa maruz kalırsa ve siz sessiz kalırsanız, topluma ve insanlığa hizmet etmiyorsunuz demektir. Ben, insanlara ve topluma hizmet etmek istiyorum. Adaletsizlik nerede varsa, o adaletsizliğin ortadan kaldırılması için mücadele edeceğim. Biz, tüm bu haksızlıklara karşı toplumun sesi olmak istiyoruz.” Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin Can Atalay hakkındaki sorusuna şu şekilde cevap verdi: “Can Atalay, milletvekili olmadan önce daha sıradan bir vatandaş olarak cumhuriyet savcılığına başvurdu ve temiz bir sicil alarak seçilebilirsin dedi. YSK’ya başvurduğunda da, Yargıtay ve Danıştay üyeleri de milletvekili seçilebileceğini onayladı. Vatandaşlar ona oy verdi ve milletvekili seçildi. Şimdi, hapisten çıkamazsın deniliyor. Neden? Yanlışlık varsa, en başta bu kararı verenlerde hata vardır. Şimdi Anayasa Mahkemesi’nin karar vermesi gerekiyor. Daha önce benzer kararlar mevcut ve Can Atalay’ın en kısa sürede serbest bırakılması gerekiyor. Diğerlerinin de bir an önce serbest bırakılması gerekiyor. Hiç kimse düşünceleri nedeniyle yargılanmamalı. Düşüncelerden, ahlaktan ve erdemden korkulmamalı. Bu korkuları aşmalıyız.” Kılıçdaroğlu, ABD’ye ait bir F-16 savaş uçağının Suriye’de görev yapan Türk insansız hava aracını (SİHA) düşürmesi üzerine sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Türkiye’nin helikopteri düşürülürse, gemisi basılırsa, SİHA’sı düşürülürse, bunların hepsini başka ülkelerden duyuyoruz. ABD ‘meşru müdafaa’ diyor, Dışişleri Bakanlığımız ise ‘farklı teknik değerlendirmeler’ diyerek bunları geçiştirmeye çalışıyor. Devlet yöneticileri olarak ülkemizi bu utangaç açıklamalarla savunacak mısınız? Dış politikamızı ‘ABD ne der, Rusya ne der, İtalya ne der’ şeklinde mi şekillendireceğiz?” (ANKARA)