Marmara Denizi’nde Gerçekleşen Depremin Ardından İstanbul’da Panik
Marmara Denizi’nin Silivri açıklarında meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depremin ardından İstanbul genelinde büyük bir panik yaşandı. Yaşanan sarsıntı özellikle Avrupa Yakası’nda yoğun bir şekilde hissedilirken, birçok vatandaş geceyi evlerinde geçirmek yerine parklarda ya da araçlarında sabahlamayı tercih etti. Yaşanan deprem sonrası ise 200’den fazla artçı sarsıntı yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Bu deprem, megakentte yıllardır konuşulan “büyük İstanbul depremi” beklentisini yeniden gündeme getirirken, uzmanlar da hayati bir noktaya dikkat çekiyor: Bina güçlendirme ve önleyici yapı teknolojileri.
DEPREM OLDUKTAN SONRA DEĞİL, ÖNCE MÜDAHALE EDİLMELİ
Daha önce bu konularla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Deprem Mühendisi Prof. Dr. Mustafa Erdik, bina güçlendirmenin en az kentsel dönüşüm kadar önemli bir çözüm olduğunun altını çizmişti. Türkiye’nin, özellikle İstanbul gibi yüksek riskli bölgelerinde, zamanla yarıştığını ifade eden Erdik, konuyu çarpıcı bir benzetmeyle anlatmıştı: “Bir hastanede dört-beş hasta geldiğinde her birine tüm detaylı bakımı yapabilirsiniz. Ama yüzlerce yaralı geldiğinde, artık mesele estetik dikiş değil, kanamayı durdurmaktır. Türkiye’nin şu anda yapması gereken de bu: Binaların hasar görmesini değil, insanların hayatta kalmasını hedeflemek.”
RİSKLİ BİNALARIN YARISINI GÜÇLENDİREBİLSEK BİLE KÂRDAYIZ
İstanbul’da yüz binlerce binanın riskli olduğu biliniyor. Ancak bu yapıların tamamını kısa sürede yıkıp yeniden yapmak ne ekonomik ne de lojistik olarak mümkün. Prof. Dr. Erdik’e göre, bu noktada devreye güçlendirme giriyor: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Anadolu’daki bazı yerel yönetimler riskli binaları tespit ediyor. Bu yapılara güçlendirme uygulanması insan hayatı açısından hayati önem taşıyor. Her şeyi çözemeyiz belki ama riskli yapıların yarısını bile güçlendirsek çok büyük bir kazanç sağlarız.”
EKONOMİK, HIZLI VE ETKİLİ BİR YOL: GÜÇLENDİRME
İstanbul Teknik Üniversitesi Yapı ve Deprem Mühendisliği Laboratuvarı’ndan Prof. Dr. Ercan Yüksel ise daha Hurriyet.com.tr’ye yaptığı açıklamada bina güçlendirmenin mali boyutuna dikkat çekmişti. Prof. Yüksel’e göre, yapıların yeniden inşa edilmesine kıyasla güçlendirme hem ekonomik hem de zaman açısından daha avantajlı: “Yaptığımız çalışmalar gösteriyor ki güçlendirme maliyeti, binanın yeniden yapım maliyetinin yüzde 40’ını geçmediği sürece bu yöntem daha uygun. Bu sınır aşılırsa, yenileme düşünülmeli. Ama çoğu yapı için bu oran gayet makul kalıyor.”
DEPREME KARŞI MODERN KALKANLAR: AMORTİSÖR SİSTEMLERİ
Yapısal güçlendirme sadece betonarme müdahalelerle sınırlı değil. Günümüzde birçok modern teknoloji depreme karşı koruma sağlamak için devreye giriyor. Bunlardan biri amortisörlü sistemler.
BETONARME YAPILARA TEKNOLOJİK ZIRH: KARBON ELYAF
Güçlendirme çözümleri arasında öne çıkan bir diğer sistem de karbon elyaf takviyesi. Prof. Dr. Yüksel, bu teknolojinin özellikle 1999 Marmara Depremi sonrasında Türkiye’de yaygınlaştığının altını çizmişti. “Çeliğe kıyasla 4 ila 8 kat daha dayanıklı bir malzeme. Kumaş formatında üretiliyor ve epoksi ile yapı elemanlarına uygulanıyor. Kolon, kiriş ya da bölme duvarlarda kullanıldığında betonun deformasyon kapasitesini artırıyor, yapıyı daha esnek ve dirençli hale getiriyor.”
ZEMİNE KARŞI EN GENİŞ KALKAN: RADYE TEMEL
Yeni binalarda en çok tercih edilen temel türlerinden biri olan radye temel, zemine karşı yapının dengesini sağlayan bir diğer önemli sistem. Bu teknik özellikle zemin oturması ya da çatlama gibi risklere karşı koruma sağlıyor. Ancak zayıf zeminlerde tek başına yeterli olamayabiliyor. Bu durumla ilgili Prof. Dr. Yüksel, şu bilginin altını çizmişti: “Radye temel, binanın altını tamamen kaplayan kalın beton plaklardan oluşuyor. Ancak zemin sıvılaşması gibi durumlarda kazıklı sistemlerle desteklenmesi şart. Doğru zeminde, doğru teknikle uygulandığında oldukça güvenli.”
ESKİ BETONUN ÜZERİNİN DAHA KALİTELİ BETON İLE KAPLANMASI SAĞLIKLI MI?
Prof. Dr. Ercan Yüksel, “Buna biz aslında mantolama diyoruz. Mevcut olan kolonun etrafına genelde kalınlığı 10-12 santimetreden daha az olmayacak şekilde, içinde yeni inşaat demirleri bulunan ve kattan kata sürekli olarak devam eden mantolama uygulamaları yapılabiliyor. Fakat daha önce de bahsettiğim gibi ‘hızlı değerlendirme ve hızlı güçlendirme yöntemi’ ile ilgili yasal mevzuat oluşturulamazsa bu işlem ancak ayrıntılı hesap yapıldıktan sonra gerçekleştirilebilir. Onun için ön mühendislik hesabına dayalı olarak yapılması gerekiyor” ifadelerini kullanmıştı.