Nefes kesici bir transfer döneminin ardından Süper Lig sezonu başladı. Şimdi tek bir soru akıllarda dönüp duruyor: “Kim şampiyon olacak?” Spor yazarları ve futbol yorumcuları bu sorunun yanıtını aramaktadır. Ancak bir başka önemli konu da merak edilmektedir: “Fenerbahçe, 9 yıl aradan sonra şampiyon olabilecek mi?” Bu konuyu tartışmak için Fenerbahçeli bir isim olan tiyatro ve sanat dünyasının usta ismi Selçuk Yöntem ile bir araya geldik.
“Fenerbahçelilik nereden geliyor?” diye merak ediyorum. Selçuk Yöntem, ailesinin Galatasaraylı olduğunu söylüyor. Kendisi de o zamanlar Galatasaraylı olduğunu fakat gizli gizli Fenerbahçe’ye bir sempati duyduğunu belirtiyor. Bir gün misafirliğe gittiği bir ailede, “Sana dondurma alırsam, Fenerbahçeli olur musun?” teklifiyle karşılaşıyor. Böylece bir dondurmaya Fenerbahçeli oluyor ve dondurmanın bahane olduğu bir tarafı olduğunu söylüyor. Fenerbahçe’nin o yıllarda harika bir takım olduğunu ve bu sırada şampiyonluk hasreti çektiğini ifade ediyor. Ancak her yıl şampiyon olmanın mümkün olmadığını ve Galatasaray’ın bile 14 yıl boyunca şampiyon olmadığını hatırlatıyor. Fenerbahçe’nin ise son 9 yılda kötü bir performans sergilemediğini ve genellikle ikinci sırada yer aldığını sözlerine ekliyor.
Selçuk Yöntem’e bu sene Fenerbahçe’nin şampiyon olup olmayacağını soruyoruz. O da yeni bir kadro kurulduğunu ve yabancı oyuncuların uyumunun mükemmel olduğunu belirtiyor. Takımda bir elektrik olduğunu ve Fenerbahçe’nin şampiyon olacağına inandığını vurguluyor.
Fenerbahçe ile seyahat ettiği maçları da sorduğumuzda, Selçuk Yöntem PSV Eindhoven ve Anderlecht maçlarına gittiğini ve Fenerbahçe’nin kazandığını söylüyor. O havayı koklamak ve oyuncularla birlikte olmak gibi bir duygunun tarif edilemez olduğunu açıklıyor.
Selçuk Yöntem’e Fenerbahçe için yaptığı bir fedakarlık sorulduğunda, 12 yaşındayken 19 Mayıs Stadı’nda donduğunu anlatıyor. Bir Fenerbahçe maçı izlerken ayakları donan Selçuk Yöntem, 19 Mayıs Stadı’ndan evine kadar koşmuş ve annesi tarafından ayaklarının ovalandığını söylüyor. Bu şekilde farkında olmadan nasıl bir fedakarlık yaptığını anladığını belirtiyor.
Fazıl Say ile maç izlemenin nasıl bir şey olduğunu merak ediyoruz. Selçuk Yöntem, Fazıl Say’ın tamamen maça konsantre olduğunu ve başka hiçbir şeye odaklanmadığını söylüyor. Sevinci ve üzüntüyü en üst noktada yaşadığını ekliyor. Kendisinin ise aynı noktada olmadığını belirtiyor. Ayrıca ilginç bir bilgi paylaşıyor, kendisinin izlediği hiçbir maçta Fenerbahçe’nin yenilmediğini söylüyor.
Maçları genellikle evde izlediğini söyleyen Selçuk Yöntem, Mustafa Denizli, Fazıl Say ve Emre Can gibi dostlarıyla birlikte maç keyfi yaşadığını ifade ediyor. Maç sırasında televizyonun önünden geçmeye cesaret eden olmadığını belirtiyor.
Fenerbahçe olmasaydı hayatında büyük bir boşluk olacağını ifade eden Selçuk Yöntem, futbolun birlikte coşmak ve eğlenmek anlamına geldiğini söylüyor. Futbolun toplumsal yaşamda da büyük bir öneme sahip olduğunu vurguluyor ve Fenerbahçe’nin kendisinde lacivertin büyüsünü ve karizmasını uyandırdığını belirtiyor.
Kulüp üyeliği konusunda 2007 yılında kongre üyesi olduğunu belirten Selçuk Yöntem, o tarihten beri tüm Fenerbahçe formalarını aldığını ancak Lefter’in giydiği çubuklu formanın ayrı bir yeri olduğunu söylüyor.
Fenerbahçe’nin maç kaybettiği durumlarda heyecanlandığını ve nabzının değiştiğini söyleyen Selçuk Yöntem, ertesi gün spor sayfalarını okumadığını ekliyor.
Son olarak, Selçuk Yöntem’in Deli Dumrul oyunu sırasında yaşadığı bir anekdotu paylaşıyoruz. Sabri Özmener’in Deli Dumrul karakterini canlandırırken ellerini kullanması ve maçta geriye düştüklerinde bize gönderme yapması, Selçuk Yöntem’in maç skorlarına bağlı olarak ruh halinin değiştiğini ve oyunlarına yansıdığını ifade ediyor.