Millî Takımımız, Milletler Ligi’ndeki zaferimizi “ustalık nişanemiz” olarak nitelendirdikten sonra Avrupa arenasında da üst sıralara yerleşmeyi başardık. Harika bir karakter gösterererek, son dünya şampiyonu Sırbistan’ı 2-1 geriden gelip devirmek, Avrupa’nın şampiyonluklara alışmış bir takım olmamızı kanıtladı. Bu süreçte kalpten tebrik ve teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Üçüncü finalimizi oynayarak, altın madalyanın eksik olduğu koleksiyonumuza gururla ekledik.
Vargas’ın maça muhteşem bir katkısı oldu, tüm maç boyunca ayakta durmayı başararak 41 sayıyla parladı. Genel olarak bakıldığında, servislerde biraz zorlandığımızı ve bloklarda istediğimiz ritmi tam olarak yakalayamadığımızı söyleyebiliriz. Ayrıca, Ebrar’ın maça tutuk başlaması Sırbistan’ın avantajını artırdı. Hande’nin zaman zaman aksamış olsa da sağlam bir performans sergilemesi, takımın sahada tutunmasını sağladı. Santarelli’nin yedek oyuncuları neden kullanmadığı ise bir soru işareti olarak kaldı. Ancak hepsi bir tarafa, koçun bildiği bir şeyler olduğunu söylemek gerek. Hareketli defans için libero Gizem’e ayrıca teşekkürler.
“Büyük oyuncuları iyi oyunculardan ayıran nedir?” sorusuyla ilgili Maria Sharapova şöyle demişti: “İyi oyuncular her şey yolundayken kazanır. Büyük oyuncular ise hiçbir şey yolunda gitmezken bile kazanır.” Sanırım bu cümle bizim durumumuzu en iyi açıklar. Biz sadece iyi oyunculardan oluşan bir takım değiliz, gerçekten büyük oyuncularız. Bir ekol yaratmak kolay değil. Artık voleybol konusunda bir ekole sahip olduğumuz kesin. İngilizler ve Brezilyalılar futbolun, Amerikalılar ve Balkan insanları basketbolun kitabını yazmaya devam edebilirler. Bizse voleybola sahip çıkıyoruz sevgili dünya… Teşekkürler!