İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi İçsu Kaynakları ve Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Meriç Albay liderliğindeki ekip, Küçükçekmece Gölü’nü inceleyen bir proje yürütüyor. Bu proje kapsamında, lagünün mikrobiyal komite çeşitliliği araştırılıyor ve analiz ediliyor. Prof. Dr. Meriç Albay, Küçükçekmece Lagünü’nün acilen restore edilmesi gerektiğini belirtti.
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi’nin yıllardır Küçükçekmece Gölü’nde yaptığı araştırmalara atıfta bulunan Prof. Dr. Albay, “Bu bölgedeki su kalitesindeki değişimleri, biyoçeşitliliği anlamak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Çünkü burası oldukça kirletilen ve tahrip edilen bir alan. 1930’larda bölgede sadece 300-400 insan yaşıyordu, ancak şimdi söz konusu gölde 2 milyon insandan söz ediyoruz. Bu alana çok fazla baskı uygulanmış ve çok fazla kirlenmiş durumda. Sıkıntı şurada ki; bu alan şehir içinde bulunuyor. Dolayısıyla, halk sağlığı açısından bir tehdit oluşturabilecek bir durumla karşı karşıyayız. Şu anda yaptığımız tespitlere göre, maalesef üzülerek söylüyorum ki, durum iç açıcı değil. Gölde petrol kirliliği, ağır metal kirliliği ve azot-fosfor kirliliği gibi birçok kirlilik türü mevcut. Yani, neredeyse her türlü kirlilik var. Çünkü yıllardır bu alanı atık deposu olarak kullandık” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Meriç Albay, gölün restaurasyon çalışmalarının bir an önce başlaması gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Bunu neden çalışıyoruz? Çünkü şehir merkezinde böyle bir alana sahipseniz, o alanı doğru kullanmalısınız. Küçükçekmece Lagünü tuzluluk seviyesi açısından az ve burada insanların yüzme, su sporları yapma ve balık avlama faaliyetlerinde bulunması gerekiyor. Ancak şu anda neredeyse hiçbirini gerçekleştiremiyoruz, Marmara Denizi’nde olduğu gibi. Yaptığımız çalışmalar sonucunda gölün su kalitesinin çok düşük olduğunu ve ciddi şekilde kirlendiğini görmekteyiz. Şu anda gölde 3. sınıf su kalitesi bulunmakta ve kirlilik problemi büyük bir sorun teşkil etmektedir. Geçmiş yıllara göre birkaç önlem alındı ve ilerleme kaydedildi, ancak hala çözülmesi gereken noktasal olmayan birçok kirletici madde göle giriş yapmaya devam ediyor.”
Araştırmalar sonucunda Küçükçekmece Gölü’ne kesinlikle girilmemesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Albay, “Göle girilmemeli çünkü mikrobiyolojik açıdan oldukça sorunlu bir durum söz konusu. Oradan birçok hastalığa yakalanma riski mevcut. Göle balık tutmak da kesinlikle yasaklanmalıdır. Bölgedeki ağır metal ve mikro kirlilik nedeniyle sağlık açısından oldukça risklidir. Çocukları kontrol edemezsiniz ve göle girdikten sonra ellerini yıkadıklarında veya ağızlarına götürdüklerinde mikroplara maruz kalabilirler. Dolayısıyla, gölün şehre kazandırılarak dünya mirası olarak tanıtılmasının faydalı olacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Sıcak hava nedeniyle göl ve barajlardaki buharlaşmanın tehlikesine dikkat çeken Prof. Dr. Albay, “Herhangi bir barajda su seviyesi yüzde 10’un altına düştüğünde organik madde yükü artmaya başlar. Yani birim alana düşen yük artar. Alg çoğalması ve yosunlanma gibi sorunlar daha fazla görülür. Bununla başa çıkabilmek için daha fazla arıtma teknolojisi kullanabilirsiniz. Ancak daha fazla enerji ve kimyasal madde kullanımı gereklidir. Ben umarım su seviyesi yüzde 10’un altına düşmez” dedi.
Laboratuvar çalışmalarını yürüten Doç. Dr. Emine Gözde Özbayram da “Küçükçekmece lagününde uzun süredir fizikokimyasal parametreleri izliyoruz. Gölü incelediğimizde bakteriyel çeşitlilik konusunda daha önce hiç çalışma yapılmadığını gördük. Bu kapsamda, düzenli olarak numune aldığımız ve incelediğimiz bakteriyel komünite çeşitliliğine odaklanıyoruz. Çünkü, hocalarımızın da belirttiği gibi, bu alan uzun süredir kirlenmiş durumda ve farklı bakteri türleri bulunmaktadır. Bu çalışma kapsamında, eDNA ve metabarkodlama yöntemlerini kullanarak çevresel örneklerin parmak izini tespit edebildiğimizi söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.