İngiltere Kraliyet Ailesi çok skandal gördü ama hiçbiri Prens Andrew hakkındaki cinsel istismar suçlamaları kadar ses getirmedi. Prens, 2019 yılında BBC’ye verdiği röportajda söyledikleriyle kendi sonunu hazırlarken halinden fazlasıyla memnun, hatta çok neşeliydi. Yaklaşan felaketi gören tek kişi ise merhum Kraliçe Elizabeth’ti. O akıllara durgunluk veren röportajın arka planı bir belgeselle gün yüzüne çıktı. İşte inanılmaz ayrıntılarla o ünlü röportaj hakkındaki gerçekler…
İngiltere’nin merhum kraliçesi 2’nci Elizabeth’in en sevdiği oğlu Prens Andrew’nun 2019 yılında BBC’de yayınlanan Newsnight programına verdiği röportaj, son yılların en akılalmaz televizyon performanslarından biri olarak kayıtlara geçti.
Hafızaları tazelememiz gerekirse, Prens Andrew, bu röportajda “terleme engeli” ve “gereğinden fazla onurlu olma eğilimi” gibi tuhaf bahaneler ileri sürerek hakkındaki cinsel istismar suçlamalarının gerçek olamayacağına kamuoyunu inandırmaya çalışıyordu.
Prens’i suçlayan kişi, pedofiliden yargılanıp hüküm giymiş finansçı arkadaşı Jeffrey Epstein’in kurbanlarından Virginia Giuffre’ydi. Epstein’in ABD’den İngiltere’ye götürdüğü Giuffre (o yıllarda soyadı Roberts’tı), 2015’te verdiği yeminli ifadesinde, Londra’da Prens’le tanıştığını ve beraber olduğunu, üstelik o sırada 17 yaşında olduğunu söylemişti. Yani Prens Andrew hakkındaki suçlamalar çok ağırdı.
Prens bir noktada kameraların karşısına çıkıp kendini savunmaya karar vermişti. Ancak programdaki duruşu ve açıklamaları öylesine tuhaftı ki masumiyetine inananlar bile programın yayınlanmasının ardından şüpheye düşmüştü. Sosyal medya Prens’le dalga geçen öfkeli paylaşımlarla doluydu.
30 YIL SONRA GELEN İKİNCİ RÖPORTAJ
Peki nasıl olmuştu da Kraliyet Ailesi’nin en üst düzey üyelerinden biri böyle bir röportaj vermişti?
Channel 4 kanalında 1 ve 8 Mayıs tarihlerinde yayınlanacak 2 bölümlük “Andrew: The Problem Prince” belgeseli bu soruya yanıt arıyor ve Newsnight röportajının arka planını gözler önüne seriyor.
Belgesele bu yayın tarihinin seçilmesinin sebebi, Kraliyet Ailesi’ni yakından izleyenlerin tahmin edebileceği üzere Kral 3’üncü Charles’ın 6 Mayıs’taki taç giyme töreni.
Daha yayınlanmadan İngiltere basınında manşetlere yerleşen belgesel, Andrew’nun 1985 yılında Selina Scott’a verdiği bir başka röportajla açılıyor.
O tarihte Prens yakışıklılığı ve çapkınlığıyla dikkat çekiyor, ülkesi için hayatını feda etmiş bir Falkland Savaşı kahramanı olarak el üstünde tutuluyordu. Scott, bir soruda Prens’in lakabı olan ‘Randy Andy’den (Azgın Andy) bahsedince Andrew soruyu rahatça gülümseyip omuz silkerek geçiştiriyor, seyircilerden de destekleyici bir tezahürat alıyordu.
Röportajın yayınlandığı ABC News kanalının eski yöneticisi ve “Andrew: The Problem Prince”in yapımcılarından James Goldston, belgeselde yaptığı açıklamada, “O zamanlar bu bir onur nişanesiydi. Bu genç prensin Londra’nın aristokrat kadınlarını birer birer yıkıma uğratıyor olması hayran olunacak bir şey olarak görülüyordu. O zamanlar ‘Burada etik ya da ahlaki bir sorun var mı?’ sorusu üzerine tartışılmazdı bile” diye konuştu.
Şubat 2011’de New York Post’ta yayımlanan bir fotoğraf Prens’in hayatını altüst etti. Aralık 2010’da çekildiği belirtilen fotoğrafta Andrew ile Epstein, Central Park’ta yürüyüş yapıyordu. Üstelik fotoğrafın çekildiği tarihten sadece 5 ay önce, Epstein, reşit olmayan kişileri fuhşa sürükleme suçlamasıyla Florida’da hapisteydi. New York Post’un manşetten verdiği fotoğrafa uygun gördüğü başlık “PRENS VE SAPIK” şeklindeydi.
EPSTEIN ÖLÜNCE DENGELER DEĞİŞTİ
Ve 34 yıl sonrası… Belgesele göre, Newsnight programının konuk koordinatörü Sam McAlister’a Prens Andrew’yu temsil eden halkla ilişkiler şirketinden bir e-posta ulaştı. Prens’le hayır işleri hakkında bir röportaj yapmak isteyip istemeyecekleri soruluyordu e-postada.
McAlister, Prens’i pohpohlayacak bir röportaja sıcak bakmıyordu. O nedenle olumsuz yanıt verdi. Müzakereler aylarca sürdü, röportajın kapsamı genişletildi. Ancak Buckingham Sarayı’nın tek bir şartı vardı: Prens, Jeffrey Epstein’le ilgili sorularla karşı karşıya kalmak istemiyordu. McAlister bu koşullarda da röportajın yapılamayacağını bildirdi muhatabına.
Sam McAlister’ın kaleme aldığı ve BBC’de yayınlanan pek çok skandal röportajın arka planlarını aktaran “Scoops: The BBC’s Most Shocking Interviews from Steven Seagal to Prince Andrew” isimli kitap Channel 4’un belgeseline ilham oldu.
Ancak o günlerde Epstein’in New York’ta tutulduğu cezaevindeki hücresinde ölü bulunması her şeyi değiştirdi. Epstein, o zamana kadar İngilizlerin gündeminde olan bir insan değildi. Ne var ki öldükten sonra manşetlere taşınmış ve Prens’le olan dostluğu da mercek altına alınmıştı.
Hal böyle olunca, Andrew’nun halkla ilişkiler ekibi tavır değiştirmek zorunda kaldı. Prens’in röportaj öncesi Kraliçe’den bir şekilde izin koparmayı başardığını belirten McAlister şansının bu kadar yaver gitmesine inanamıyordu.
PRENS ANDREW KENDİ BİLDİĞİNİ OKUDU
Belgeselde konuşan medya avukatı Paul Tweed, bu röportajın “kötü bir fikir” olduğu konusunda Prens’i uyardığını söyledi.
Aynı zamanda Andrew’nun arkadaşı olan Tweed, çekimlerden iki gün önce Prens’le konuştuğunu belirterek, “Ona, ‘Efendim, bakın, bu iyi bir fikir değil’ dedim. Çünkü unutmayın ki o aşamada halen mahkemeye çıkıp adını temizleme ihtimali söz konusuydu” dedi.
Daha sonra Prens’in özel kalemi Amanda Thirsk’ün kendisini aradığını ve Prens’in röportajı yapma kararı aldığını bildirdiğini de ifade eden Tweed, “‘İmkânsız, asla, asla olmaz. Çok kötü bir fikir. Yapmayın bunu’ dedim ama Amanda ‘Paul, gitmem lazım’ deyip telefonu aniden yüzüme kapattı. İçimden, ‘Birileri bunu durduracak’ diye geçiriyordum. Ama Dük öyle ya da böyle programa çıkma kararını almıştı. Pek çok kişinin tavsiyesine karşın kendi bildiğini yapmıştı” dedi.
Prens’i Giuffre’nin beline sarılmış halde gösteren o meşhur tartışmalı fotoğraf
“NEDEN TERLEYEMEDİĞİMİ ANLATAYIM MI?”
Tuhaflıklar da bu noktadan itibaren başlamıştı. Andrew, Newsnight’ın yapımcılarıyla buluşmaya kızı Beatrice’le birlikte gitmişti. Programın sunucusu Emily Maitlis’in belgeselde aktardığına göre, bu görüşmede, gazetecilere “Size neden terleyemediğimi anlatayım mı?” diye sormuştu.
Zira Giuffre suçlamaları kapsamında, Prens’i bir gece kulübünde gördüğünü, birlikte dans ettiklerini, Prens’in ter içinde kaldığını belirtmişti. Prens ise Falkland Savaşı sırasında yaşadığı bir sağlık sorunu nedeniyle terleme yetisini tamamen kaybettiğini savunuyor ve böylece Giuffre’nin söylediklerinin gerçek olamayacağını kanıtlayabileceğini düşünüyordu.
Maitlis, “Prens böyle deyince kendi kendime, ‘Vay canına bu lafı söylerse bu iş biter’ diye düşündüğümü hatırlıyorum” ifadelerini kullandı.
BBC EKİBİ PRENSİN NEŞESİNE İNANAMIYORDU
Maitlis çekimler öncesi kendisinin de çok gergin olduğunu, toparlanabilmek için dakikalarca tuvalette saklandığını anlattı. Andrew’nun çekim yapılacak odaya kendisinden önce girmesiyle iyice altüst olduğunu ifade eden Maitlis, “Üzerinde anlaştığımız şeylerden bahsetmek istemeyeceğinden korkuyordum” dedi.
Ancak Prens daha ilk cümlesinde Epstein’den bahsedince rahatladığını sözlerine ekleyen Maitlis, “Bir yandan onu dinliyor bir yandan da ‘Bu söylediklerinin bir kısmını geri alacak, tekzip edecek’ diye düşünüyordum” diye konuştu.
Ama bunların hiçbiri olmadı. Hatta Prens röportajın ardından oldukça keyifliydi. Kendinden o kadar emindi ki çekim ekibini Buckingham Sarayı’nda her Perşembe akşamı yapılan sinema gecelerine katılıp birlikte Film izlemeye bile davet etmişti.
McAlister, “Çok mutlu olması gereken bizdik, yani gazeteciler. Onun da depresif ve yıkılmış olması gerekiyordu. Ama durum tam tersiydi. Çok mutlu görünüyordu çünkü röportajın gerçekten iyi gittiğini düşünüyordu” dedi.
BBC ekibinin üyeleri ise neşe içindeki Prens’in bu tavrına inanamıyor, her an Saray personelinden birinin müdahale edip belgesele taş koyacağını düşünüyordu. Maitlis, “Daha önce eşini benzerini görmediğimiz bir röportaj yapmıştık. O anda tek düşüncem, ‘Buradan hemen çıkmalıyız’ şeklindeydi. Yaşadıklarımı sindirmek için yalnız kalmaya ihtiyacım vardı” dedi.
KRALİÇE TRANSKRİPTİ OKUYUNCA FELAKETİ GÖRDÜ
Maitlis’e göre, Andrew gerçeğin farkına ancak annesi sayesinde varabildi. Kraliçe röportajın bir transkriptini okumuş ve yaklaşan felaketi önceden görmüş, Prens’i de bu konuda uyarmıştı.
Kraliçe’nin program yayımlanmadan kısa süre önce transkripti okuduğunu ve oğlunu acil toplantıya çağırdığını belirten Maitlis şöyle devam etti:
“Söylenene göre, Kraliçe tüm transkripti cumartesi günü okumuştu. Ardından korumalarından biri Prens’in huzuruna çıkıp ‘Efendim, bizimle gelmeniz gerekebilir’ demişti. Anlaşılan o ki belgeselin sonuçlarını Kraliçe oğlundan önce görmüştü.”
Belgeselin yayınlanmasının ardından Giuffre, Prens Andrew hakkındaki suçlamalarını yargıya taşıdı. Belgeselde hukukçuların görüşlerini aktaran Goldston, “Newsnight’ta söyledikleri mahkeme sürecinin başlangıç noktası oldu ve en nihayetinde Andrew’yu mahvetti” dedi.
Taraflar arasında 2022 yılında Prens’in milyonlarca sterlinlik bir tazminat ödemesi karşılığında anlaşma sağlandı. (Tam meblağ açıklanmadı.) Ancak o noktada Prens çoktan Kraliyet Ailesi’nin dışına itilmişti.
Giuffre’nin avukatlarından Sigrid McCawley, belgeselde yaptığı açıklamada, röportajın kendisini çok mutlu ettiğini belirterek, “Bana bundan daha iyi bir hediye vermezdiniz. O kadar çok yanlışlığı kanıtlanabilir şey söyledi ki… Kendisini mahvetmek için gerekli yol haritasını çizdi adeta” diye konuştu.
HMS Invincible, Eylül 1982’de Falkland Adaları’ndan İngiltere’ye döndüğünde genç prens böyle görüntülenmişti
DAHA FAZLA PARASI OLSA BÖYLE OLUR MUYDU?
“Andrew: The Problem Prince”in yapımcılarından Sheldon Lazarus, amaçlarının Prens’e çamur atmak olmadığını, onun yerine Andrew’nun davranış ve kararlarını oluşturan bağlamı ortaya koymak istediklerini söyledi ve ekledi: “Konumuna ve sık sık manşetlere çıkmasına karşın, Prens Andrew hakkında bugüne kadar çekilmiş kapsamlı bir belgesel bulunmuyor.”
Belgesel, Kraliçe’nin Andrew’yu çocukken çok şımarttığını ve yetişkin Prens’in ekonomik durumunun alıştığı hayat tarzını sürdürmesine izin vermediğini de ortaya koydu. Buna göre, Charles yılda 20 milyon sterlin gelire sahipti, Andrew ise annesinin verdiği 249 bin sterlinlik harçlıkla idare ediyordu.
Belgeselde Prens’in 2000’lerin başlarında ticaret ataşesi olarak çalıştığı dönemden de bahsedildi. O tarihte Bahreyn’de büyükelçi yardımcısı olarak görev yapan bir diplomat, Prens’in annesi dışında kimseye hesap vermeme rahatlığı içinde olduğunu anlattı. Diplomat Andrew’nun resmî konutlarda kalmak yerine lüks otellerde kendisi ve beraberindekiler için özel odalar tutup savurganlık yaptığını da sözlerine ekledi.
Goldston, “Bu pek çok kişi için çok büyük bir para ama Kraliyet Ailesi üyeleri gibi yaşamak için yeterli olmadığı ortada. İnsan ‘Başarısız olması için gerekli koşullar hazırlanmış sanki’ demeden edemiyor” diye konuştu.
Newsnight röportajının en kritik anlarından birinde Maitlis, Andrew’ya Epstein’le arkadaşlık etmekten pişman olup olmadığını soruyor ve “Hayır, çünkü bu ilişkiden çok faydalı fırsatlar edindim” yanıtını alıyordu. Lazarus’un aktardığına göre, bu diyalog yapımcıların şu soruyu sormasına neden oldu: “Andrew daha varlıklı olsaydı daha iyi kararlar verip Windsor’larla aşık atabilmek uğruna Epstein ve çevresine bulaşmamayı başarabilir miydi?”
Prens röportajında Epstein’le arkadaşlık etmekten pişman olmadığını söylediği gibi, bu adamın kurbanı olan yüzlerce hatta binlerce genç kadın ve kıza empati duyduğuna dair de en ufak bir ifade kullanmamıştı. Programın yayınlanmasından birkaç gün sonra Kraliçe aynı zamanda York Dükü olan ortanca oğlunu Kraliyet Ailesi adına resmi vazifelerinin tamamından azletti. Bir başka deyişle Prens, işinden kovuldu.
Aileyi yakından tanıyanlar merhum Kraliçe’nin en sevdiği çocuğunun Andrew olduğunu hep dile getiriyordu
“NEDEN” SORUSUNU CEVABI HÂLÂ BELİRSİZ
The Guardian gazetesinin televizyon yorumcusu Rachel Areosti, röportajın arka planına ışık tutan belgeselin “Neden?” sorusunu cevaplamakta yetersiz kaldığını yazdı. Ne var ki belgeselde konuşan kaynaklar bu soruya dair de fikirlerini ortaya koydu.
Örneğin Maitlis’e göre, Andrew kızlarının iyiliği için adını temizlemek istemişti. Goldston ise Prens’in medya baskısıyla açık açık yüzleşmek istediğini bu nedenle ‘evet’ dediğini öne sürdü. Ancak bu durum Prens’in Paul Tweed gibi deneyimli isimlerden gelen uyarılara neden kulak tıkadığını açıklamıyor.
Prens Andrew ile Epstein’in eski sevgilisi ve ortağı olmakla suçlanan Ghislaine Maxwell, üniversite yıllarından beri arkadaşlar.
Diğer yandan Kraliyet araştırmacıları Prens’in etrafı her dediğine ‘evet’ diyen bir grup insanla çevrelenmiş, yeterince entelektüel olmayan aşırı saf bir insan olduğunu belirtiyor. Dolayısıyla hem Prens’in hem de yakın çevresinin içinde olduğu bu ruh hali de kararı etkilemiş olabilir.
Nitekim McAlister çekimler sona erdikten sonra Prens’in yakın danışmanlarından birinin kendisine yaklaşıp “Muhteşem bir insan değil mi?” diye sorduğunu belirterek, “Sadece Dük değil çevresindekiler de ne kadar büyük bir olay yaşandığının farkında değildi” dedi.